
Dünyanın ilk küresel imparatorluğu olmanın verdiği egzotik etkiler; Keşifler Devri’nin en büyük denizcilerinin hikayeleri; tarihindeki savaşlar, felâketler, fetihleri her köşe başında hala yansıtan anıtları, fantezi dolu sarayları ile bugün hala büyülü kalabilmiştir Portekiz.
Bir İstanbullunun kendini evinde hissedeceği tek kenttir Lizbon.
Zamanın hem içinde hem dışındadır, ebedidir Lizbon. Avrupa’nın sonudur. Yeni Dünya’nın ve Afrika’nın başı. İstanbul ile NewYork’un tam ortasındadır. Avrupa Kıtasında batının en uç noktasıdır.
Ve doğunun en uç noktasındaki İstanbul gibi 7 tepe üzerinde, büyük imparatorluklara sahne olmuş medeniyetler beşiğidir.

ROMANTİK BİR MASAL Alfama'da ortaçağı, fütüristik Parque das Nações’te geleceği, Chiado'da romantizmi, Belém'de imparatorluğu, Lapa’da aristokrasiyi, Bairro Alto'da bohemi, Avenida da Liberdade'de kozmopolitizmi… kısaca her dönemi yakaladığınız bir şehir.
Lizbon bildiğimiz tüm kozmopolit kentlere benzer. Bir bakarsınız Paris, diğer köşede Provence, bir diğer sokakta Moskova, aniden Floransa.. ama en çok da İstanbul çıkar karşınıza. Aslında taze bir kandır tüm bildik Avrupa kentleri arasında kendi otantik, nostaljik, sade orijinallik ve şaşırtıcı yenilikleriyle… Avrupa’nın “Uyuyan Güzeli” idi ve artık uyandı.
Portekiz ardarda Avrupa’nın ve dünyanın en yaşanılır ülkesi seçiliyor. Neden mi?

DÜNYANIN EN İYİ İKLİMİ Avrupa'nın en güneşli başkenti olan Lizbon’da yılın 300 günü güneş garantidir. Kışın derece asla sıfırın altına asla düşmez. Kar görmeyi özleyebilirsiniz ama ! Yazın en sıcak aylarında dahi Atlantik Okyanusu geceleri soğutur, bunalmazsınız. Ilıman iklim yıl boyu kendini hissettirir. Yağmur yaz ayları dışında hemen her gün kısa süreliğine de olsa yağar, her yeri yıkar ve sular. Bu nedenle ülke baştan aşagı yemyeşildir. Mart ayından Ekim ayına dek denize girebilir, sörf ve yelken gibi su sporlarını tüm yıl boyunca yapabilirsiniz. Kışın dahi kafelerin ve lokantaların teraslarında mola verebilirsiniz.

TOLERANSLI VE SEVECEN HALKI
Portekizliler sade, içten, samimi, stressizdirler. Kavga nedir bilmezler. Kimseye yukarıdan bakmazlar. Gönüllerini fethetmek için onlara gülümsemeniz yeterlidir. Hele bir de Portekiz’i sevdiğinizi söylerseniz sizin için yapmayacakları yoktur. Doğal bir nezaket ve insanlık akar üstlerinden. Geçmişe sadıktırlar, tarihleriyle övünürler, milliyetçidirler ama yabancılara da bir o kadar saygılı ve kucaklayıcıdırlar. Önyargıları yoktur. Kendileri de her renkten, her dilden ve dinden, her ırktan kavimlerle karışık olduklarından tüm yabancı kültürlere sıcak bakarlar.
Yardımsever ve misafirperverlerdir. Sıcakkanlılardır ve kıyıları olmasa da ruhları Akdenizlidir.
GASTRONOMI
Bu küçücük ülkede bu kadar kayda değer bir gastronomi bulunacağına inanmak yaşamadan zordur. Mesela “ Dünyanın en iyi çikolatalı pastası “ seçilmiştir Lizbon’daki minnacık bir pastanenin ürünü ! Gerçekten de eşsiz bir lezzettir. (http://omelhorbolodechocolatedomundobycbl.com/lojas-oficiais/)
Muhallebili tart diye tarif edebileceğimiz “Pasteis de Belem” ya da “Pasteis de Nata” dünyada en çok taklit edilen pastadır. Ama kimse nedense Belem’deki 1837 tarihinden kalma “ Pasteleria de Belem “ kadar iyi yapamaz. (Rua Belém 84-92, http://pasteisdebelem.pt/en/). The Guardian dünyanın en iyi 50 lezzetinden biri seçmiştir bu kurabiyeleri…

Kahve ve çay diyarıdır Portekiz. Kahveyi çok iyi bilir çünkü dünyanın en büyük üreticisi Brezilya'daki ilk kahve tarlalarını Portekizliler ekmiş ve işletmiştir. Kahveler Portekiz’e hala eski sömürgelerinden gelir. Dünyanın en güzel kahvesi Bica’yi üstelik de çok ucuza 4 TL gibi bir fiyata ancak Portekiz’de içersiniz.
Çayı da Portekiz dünyaya yaymıştır. Tıpkı portakal gibi... Avrupa'da üretilen tek çay Portekiz’in Azor Adalarında Gorreana isimli yeşil çaydır. Deniz ürünleri ayrı bir efsanedir. Dünyada en iyi balığın yendiği yer Portekiz, en çok balığın yendiği Japonya ile yarışır. Portekizliler Noel gecesi dahi milli yemekleri olan Bacalhau isimli morina balığını yerler. Denizden çıkan her şeyde deniz tadı varıir çünkü sossuz, sadece tuz ile ızgara yaparlar ya da fırında tuzda balık pişirirler. Akla gelen ve hiç gelmeyen, bilmediğiniz tüm deniz ürünleri burada mevcuttur.
Şaraplar konusu apayrı ve üzerinde sayfalarca yazılması gereken ciddi bir çesitlilik sunar. O yüzden bunu ayrı bir sayfaya bırakıyoruz. Sadece biliniz ki Yeşil Şarap (Vinho Verde) ve Porto dışında tamamen kendine has çok lezzetli bir şarapçılık geleneği ve geçmisi vardır. Dünyanın en kaliteli mantarlarının tarih boyunca ve günümüzde Portekiz’de üretildiğini söylersek sanırım Portekiz’deki şarapçılık hakkında zaten bir fikir vermiş oluruz.
KÜLTÜRÜ
ŞAİR VE YAZARLARIN RUHLARI ŞEHRİN ÜZERİNDE Lizbon sanatçılara ve yazarlara esin kaynağı olmuştur. Fernando Pessoa, Eça de Queiroz, Nobel Ödüllü José Saramago ... Edebiyatcilarin sesleri sanki hala Chiado’da A Brasileira Kahvesinde ya da dünyanın en eski kitapçısı olan Bertrand’da yankılanır. Fernando Pesseo’nun Lizbon’u anlatışi Yahya Kemal’in İstanbul’u anlatışina benzer… Kafka için Prag, Orhan Veli için İstanbul neyse Pessoa için Lizbon odur. Ve gercekten nasil bir benzerlik varsa, Orhan Pamuk’un Istanbulu’nu okuyan her Portekizli kendini İstanbul ve Boğaz’la özdeşleştirir.

PORTUGUES BLUES: FADO
Kendine ait bir sesle anılan az şehir vardir… Buenos Aires tango ile, Rio samba ile, New Orleans caz ile ve Lizbon Fado ile anılır.Müzikten çok daha fazlasıdır fado; zihin ve ruh halidir. Fad ile dans edilmez, fado sadece dinlenir ve hissedilir. Portuguese Blues’dur Fado.Geleneksel müziği her yerden taşşa da, Lizbon şaşırtıcı bir şekilde önemli bir caz şehridir de. Uluslararası öneme sahip yerel bir caz markası “Clean Feed Recordsi Jazz meraklıları bilir.Estoril Casinosu’nda yılbaşı konserinde Woody Allen ve grubu “ New Orleans Jazz Band “i dinlemek hiç de şaşırtıcı gelmez Lizbon’da…
Hüseyin Sermet, Fazıl Say gibi ustalarımızın her sene misafir edildiği, her sene dakikalarca ayakta alkışlandığı “ Büyük Yaz Müzik Festivalleri” ; dünyanın en büyük uluslararası isimlerini çeken Gülbekyan Vakfı Konserleri başta olmak üzere Portekiz’in her bölgesinde yıl boyu süren bir etkinlik takvimi mevcuttur.
TOLERANS VE ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİ
Köleliği kaldıran ilk Avrupa ülkesidir Portekiz.Dünyanin en büyük imparatorluğunu kurarken öyle farklı milletler ve kültürlerle karışmıştır ki, onlarda “yabancı düşmanığı” mevhumu yoktur. Kimse kimsenin dini, kökeni, ırkı ya da cinsel tercihi ile ilgilenmez. İfade ve inanç özgürlüğüne saygı derseniz, bu ilkelerle anılan pek çok ülkeden daha fazlası vardır burada…
TARİHİ
Şimdi Avrupa’nın bir ucunda küçücük kalmış, okyanusun bir köşesinde sıkışmış gibi duran Portekiz’in zaferlerle dolu tarihini her yerde hissedersiniz. Çoğu kimsenin 3-5 yıl öncesine kadar tatil için aklına dahi gelmeyen Portekiz ; Fenikeliler, Yunanlar, Romalılar, Cermenler, Endülüs Emevileri, Vizigolar gibi çeşitli medeniyetlerin bu topraklardan geçişine şahit olmuştur.

GÜNLÜK YAŞAMIN UCUZLUĞU

Batı Avrupa'nın en ucuz başkentidir Lizbon. Avrupa kıtasının “best value for money” şampiyonudur. Bu ucuz yaşam, sadece turistler için değil, yerli halk için de geçerlidir. Fazla bir harcama yapmadan halk, tüm sosyal hayatın içindedir. Pazarlarda, mahalle marketlerinde en lezzetli, en ucuz sebze, meyve, et ve balıklar bulunur. Belediye hemen her tür spora destek verir. Müzeleri ve sarayları bazı günler tamamen ücretsizdir. Gece hayatı iklimden dolayı çoğunlukla sokaklara taştığından barlarda ucuz bira, caipirinha ve ginja’lar su gibi akar...
DÜNYANIN EN GÜVENLİ BAŞKENTİ

Avrupa Güvenlik Gözlemevi, son yıllarda Lizbon’u ard arda Avrupa'nın en güvenli başkenti seçiyor. Aslında bu hiç şaşırtıcı değil. Kavgaya bile şahit olmadığınız bu ülkede ne şiddet ne cinayet ne tecavüz gibi haberlere rastlamazsınız. Sadece Lizbon’un kırmızı tramvayında cüzdanınıza dikkat etmenizi öneririz çünkü turistlerin tıklım tıklım doldurduğu bu ötöbüslerde yankesiciler olabilir.Son beş yılda herhangi bir suçun kurbanı olmuş kişi sayısı en düşük olan ve Avrupa'nın en güvenli başkentidir Lizbon.